Bunlardan biri de çevresel koşullara uyum sağlayabilen ve deniz suları, tatlı sular, kontamine olmuş sular ve toprakta yaşayabilen ‘et yiyen bakteriler.’ İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Doç. Dr. Zehra Çağla Karakoç, bu bakterilerle ilgili bilgi verirken alınabilecek tedbirlerle ilgili de önerilerde bulundu.
Yaz aylarında en güzel serinleme yöntemlerinden biri de elbette ki denize girmek. Sıcak havalarda yapılan bu etkinlik bazı durumlarda riskli olabiliyor. Örneğin, et yiyen bakterilerinin olduğu sularda geçirilen zamanla birlikte bu bakterilere maruz kalma riski artabiliyor. Et yiyen bakterilerle ilgili bilgi veren İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Doç. Dr. Zehra Çağla Karakoç, bakterilerin belirtileri ve tedavi yöntemleriyle ilgili konuştu.
Ateş, ağrı ve kırmızı cilt ilk belirtiler arasında
Et yiyen bakteriyle ilgili bilgi veren İstinye Üniversitesi Tıp Fakültesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Doç. Dr. Zehra Çağla Karakoç, şunları söylüyor:
“‘Et yiyen bakteri’ terimi, genel olarak nekrotizan fasiitis gibi ciddi ve hızla ilerleyen bakteriyel enfeksiyonlara neden olan bakterileri tanımlamaktadır. Bu bakteriler, vücutta hızla doku ölümüne yol açmaktadır. ‘Et yiyici’ olarak adlandırılmalarının nedeni, enfekte bölgelerde doku kaybına ve ‘et yiyici’ gibi görünmelerine yol açan etkileridir. Bu bakteriler arasında; Streptococcus pyogenes, Clostridium perfiringens, Vibrio vulnificus gibi bakteriler yer almaktadır. Erken belirtiler, hızla yayılan kırmızı, sıcak veya şişmiş bir cilt bölgesi, ateş, şiddetli ağrıdır. Bu infeksiyon ölüme kadar uzanan ciddi sağlık sorunlarına yol açabildiğinden erken tanı ve tedavi önemlidir.”
Ölümle sonuçlanabilen vakalara yol açabilirler
“Bu tür bakteriler, insanlarda ciddi sağlık sorunlarına ve acil tıbbi durumlara yol açabilir” diyen Doç. Dr. Karakoç, şöyle devam ediyor:
“Hızla doku ölümüne ve sepsis dediğimiz organ işlevlerini de bozan ağır enfeksiyon tablolarına yol açabilir hatta bu durum organ kaybı veya ölüm ile sonuçlanabilir. Evet, et yiyen bakterilerin neden olduğu enfeksiyonlar hem dünya genelinde hem de Türkiye’de ölümle sonuçlanabilen vakalara yol açabilmektedir. Nadir bir hastalık olup, milyonda 1 kişide görülebilmektedir. Nekrotizan fasiit diyabet, kanser hastaları gibi bağışıklık sistemi baskılanmış kişilerde daha sıklıkla görülebilmektedir. Ayrıca ciddi yaralanmalar, açık yaralar, kirli ortamlarla temas bu riski artırabilir.”
Antibiyotikler, cerrahi temizlik hayat kurtarıcı olabilir
Bu bakteriye maruz kalanlara yönelik uygulanabilecek tedaviyle ilgili bilgi veren Karakoç, “Tedavi, enfeksiyonun türüne, yayılma derecesine ve hastanın genel sağlık durumuna bağlı olarak değişiklik gösterebilmekle beraber erken dönemde başlanan antibiyotikler, cerrahi temizlik hayat kurtarıcı olabilmektedir. Bazı durumlarda hiperbarik oksijen tedavisi de fayda sağlayabilmektedir. Tedavi süresi hastadan hastaya değişebilmekte, birkaç hafta ile sınırlı kalabilen veya aylarca süren tedaviler ve cerrahi müdahaleler olabilmektedir” diyerek tedavi yöntemlerinden bahsediyor.
Çevresel koşullara uyum sağlayabilirler
Et yiyen bakterilerin yaşadığı alanlarla ilgili konuşan Karakoç, “Bu bakteriler; deniz suları, tatlı sular, kontamine olmuş sular ve toprakta yaşayabilmektedir. Bu bakteriler genellikle çeşitli çevresel koşullara uyum sağlayabilen patojenlerdir” diyor. Et yiyen bakteriye karşı alınabilecek önlemlerle ilgili ise şunları söylüyor:
“El yıkama, cildin yaralanmalar karşı korunması, kirli sularla temas edilmemesi, genel hijyen ve temizlik kurallarına uymak önlemler arasında yer almaktadır. Bu önlemler, et yiyen bakterilerle ilişkili enfeksiyon riskini azaltabilir. Her zaman hijyen kurallarına dikkat etmek ve sağlık sorunlarında hızlı bir şekilde tıbbi yardım almak, enfeksiyon riskini minimize etmenin en etkili yollarıdır.”
Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı